11 Haziran 2011 Cumartesi

SAINT PETERSBURG











Iki gunluk bir gezi insana bu kadar mi kendini iyi hissettirir! Saint petersburgda bulunmak caddelerini gezmek insana kendini tarihin bir parcasiymis gibi hissettiriyor adeta... Cektigim butun kareleri sizinle paylasacagim ama once tarihinden biraz notlar aktarmak niyetindeyim.


Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerinde 42 adaya yayılmış beş milyon nüfuslu St. Petersburg 1703’te Çar Petro tarafından kurulduğu günden bu yana ülkenin batıya açılan penceresi olmuş. Avrupa’nın en önemli kültür merkezlerinden biri olarak kabul edilen St. Petersburg’un önemli bir başka özelliği de, su kenti olması.



Şehrin en işlek caddesi olan Nevsky Prospekt


St. Petersburg hızla büyüyerek güzel ve görkemli bir kente dönüşmus. Büyük alanların çevresinde ve geniş caddeler boyunca katedraller, saraylar ve başka büyük yapılar yapılmis. Kentin en geniş caddesi olan, 3 kilometreden fazla uzunluktaki Nevski Bulvarı boyunca saraylar, kiliseler, mağazalar, tiyatro ve kahveler var. Genellikle Neva'nın kollarından birine ya da kanallara bakan güzel görünümlü pek çok köprü, park ve bahçe kenti süsluyor. Köklü bir kültür geleneğini yaşatan Leningrad birçok ünlü Rus bestecisi, yazarı, tiyatro ve bale sanatçısının adıyla birlikte anılıyor.

Her yıl haziran ayında Petersburg'un ünlü "Beyaz Geceler"i başlıyor. Gün boyunca hava yalnızca iki saat süreyle çok çok az kararıyor. Dostoyevski'nin ünlü romanı Beyaz Geceler işte böyle bir zaman diliminde geçiyor




Hermitage Müzesi

Çarların özel sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapan Hermitage Müzesi, hayatta en az bir kez görülmesi gereken bir mekan. Bu tarihi bina Çarlık döneminde Kışlık Saray olarak kullanılıyormuş. Bugün ise dünyanın en önemli müzelerinden biri. Müzenin öyküsü 1764 yılında II. Katerina'nın Berlin'den 225 parçalık çok değerli bir resim koleksiyonu getirmesiyle başlıyor. Takip eden yıllarda Saray'a değerli tablo alımı devam ediyor. Tablo koleksiyonunda Rembrandt, Leonardo da Vinci, Michelangelo, Van Gogh, Raphael, Renoir ve Picasso'nun eserleri yer alıyor. Koleksiyon zamanla heykel, gravür, silah, sikke,madalya, kitap ve arkeolojik eserlerle zenginleşmiş ve Hermitage Avrupa'nın en seçkin müzelerinden biri haline gelmiş.

Biz muzenin meydaninda gezerken bir taraftan haziranda gerceklestirilecek olan Sting konseri icin hazirliklar yapiliyordu.

Bu arada ben tarih derslerinden aklimda kaldigi kadariyla Osmanlilar 1.petroya deli petro diyorlarmis.Bu kadar harika bir kentin insasi icin hirslanip Avrupada iyi olan ne varsa ulkesine katmayi hatta en iyisi olmayi kendine ilke edinmis bir lidere neden "deli" lakabini yakistirmislar merak ettim ve su aciklamaya rastladim.Ne kadar dogru bilemem:


Büyük Petro' olarak bilinen Rus hükümdar, Rönesans ve ReformRusya'nın Avrupa'nın gerisinde kalmasını önlemiştir. Daha çok sıcak denizlere inme planlarından dolayı denizcilik ve gemicilikle ilgili incelemeler yapan Petro, şanından öte bir gemide en alt rütbede çalışarak ilginç kişiliğini ön plana çıkarmıştır. Osmanlılar bu yüzden Petroya 'Deli Petro' lakabını takmıştır fakat söz konusu Prut Savaşı'nda Osmanlı'nın karşısına büyük ve dayanıklı gemilerle gelince Deli Petro'nun adı Büyük Petro olarak anılmaya başlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder